ŞİŞLİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
MÜŞTEKİ : Ali Emre Bukağılı
(Çınarlı Sok. Çınar Apt. No: 1 D: 2 Bostancı/Kadıköy/İstanbul)
SANIKLAR : Nedim Gürsel (“Tanrı’nın Kızları” isimli kitabın yazarı)
(Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.
Adres: 19 Mayıs Cad. Golden Plaza No: 1 Kat: 10, 34360 Şişli/İstanbul
Tel: 212 2465207)
SUÇ : TCK 216/1 ve TCK 216/3
(Dini değerlere hakaret ve aşağılama, insanları kin ve düşmanlığa tahrik)
KONU : “TANRININ KIZLARI” isimli kitapta yer alan dinlere ve dinlerin mukaddesatına hakaret niteliğindeki ifadeler nedeniyle kitabın yazarı Nedim Gürsel’in ilgili kanun maddeleri çerçevesince cezalandırılması ve kitabın toplatılması talebidir. (EK 1: “Tanrı’nın Kızları” isimli kitap)
KİTAPTA SUÇ TEŞKİL EDEN ALLAH, PEYGAMBER, KUTSAL KİTAP VE DİNİMİZCE KUTSAL SAYILAN DİĞER DEĞERLER HAKKINDA HAKARET VE ALAY İÇEREN BAZI İFADELER:
“..Muhammed, Hatice’yle evlendikten sonra zengin olmuştu, ama adam olamamıştı.” (sf. 164)
“Allah’ın başka işi yok muydu” (sf. 165)
“Kutsal kitabın kargacık burgacık harfleri” (sf. 71)
“Donsuz İbrahim” (sf. 22)
“Allah’ı alaya almanın, O’nunla laubaliliğin sınırlarını zorlamak istiyordu”(sf. 96)
“Muhammed’e bir cin musallat olmuş, onu ele geçirip kölesi yapmıştı” (sf. 147)
“(Müslümanlar için) inançlı Müslümanlar mıydı gerçekten, yoksa yağmacılar mı? Galiba her ikisi de” (sf. 122)
“Allah’la pazarlığı bizzat peygamberin kendisi yapmıştı.” (sf. 121)
“(Hz. İbrahim hakkında) her ikisinden de bir çocuk peydahlayamamıştı” (sf. 29)
“(Allah hakkında) yeri geldiğinde yemin ediyor, iş iddiaya binerse tehditler savuruyor, yarışta üste çıkmaya çalışıyordu) (sf. 151)
“(Hz. Muhammed hakkında) Ayşe’nin odasına damlamış” (alaycı üslupla) (sf. 243)
“(Hz. Muhammed hakkında) tabi bununla yetinmemiş babamız” (alaycı üslupla) (sf. 242)
“(Hz. Ayşe hakkında) Küçük Ayşe az çorap örmedi Muhammed’in başına” (sf. 240)
“Allah’ın kızları da vardı” (sf.14)
“Tanrı tekti, bu ne demekse” (sf. 165)
“Allah nasıl olur da kitap yazar, ayet indirir” (sf. 165)
“Allah’ın kızları ne güne duruyordu” (sf. 165)
“İbrahim fazla ileri gitmeye başladı” (sf. 22)
“Çırılçıplak uzanmış Allah’ın sevgilileri” (sf. 120)
“(Hz. Hatice hakkında) kendisinden on beş yaş küçük bir delikanlıyı elde etti” (sf. 125)
“(Hz. Muhammed hakkında) bunun için karşı konulmaz, dayanılmaz bir arzu duymuştu” (sf. 136)
“İbrahim’in soyundan gelenlerden başka ne bekleyebilirdim ki!” (sf. 19)
“Hacer adında bir halayık” (sf. 29)
“(Huriler Hakkında) sonradan az düşmedin peşlerine, Muhammed gibi sen de onlarsız yapamadın.”
“(İbrahim hakkında) koç inince onu doğramıştır, çorba yapmaya” (sf. 116)
“Boş ver sen şimdi İbrahim’i, gel bakayım Muhammed’e” (sf. 116)
“(Hz. Muhammed hakkında) bir gün çıldırmak üzereyden” (sf. 145)
“(Hz. Muhammed hakkında) bu dayanılmaz sessizliğe isyan etmek, kendini uçurumdan atmak üzereyken vahip yeniden geldi” (sf. 145)
“Muhammed’e musallat olup kulağına Allah’ın ayetlerini fısıldayan onlardı” (sf. 148)
“(Hz. Muhammed için) kendi üzüntü ve sevinçlerini, kin ve öfkesini O’na (Allah’a) atfettiği de oluyordu” (sf. 151)
“ (Hz. Muhammed hakkında) onda sözden kaynaklanan şeytan tüyü olduğunun da farkındaydı” (sf. 166)
“(Allah hakkında) … gönlü elvermemiş de” (sf. 242)
“(Hz. Ayşe hakkında) Ayşe bu, ağzı çuval değil ki dikesin. ‘hayrola’ demiş eşine, ‘bir gün daha sabredemedin mi?” (sf. 243)
“(Kuşlar) ya Kuran’ı açar açmaz, içinden çıkıp doldururlarsa odayı” (sf. 71)
“Tanrı susuyor, kendine görünmüyordu” (sf. 83)
“Üryan yatan huriler” (sf. 95)
“(Şeytan) Allah’ın elçisinin diline hile karıştırabilmişti” (sf. 155)
“(Hz. Muhammed hakkında) nasıl da kanmıştı şeytanın iğfasına” (sf. 155)
“Kahpe felek” (sf. 150)
“Biz ise Allah’ın kızlarıydık, sonunda Allah kazandı biz kaybettik” (sf. 279)
“şu Allah’ın birliği hikayesi hiç işine gelmiyordu” (sf. 167)
AÇIKLAMA :
Sayın Makamınızca da malum olduğu üzere, Türkiyemiz farklı inanç, felsefi görüş, siyasi kanaatten 70 milyon insanın karşılıklı saygı ve hoşgörü içinde kardeşçe yaşadığı barışçıl bir ortama sahiptir.
Tüm dünya milletlerine örnek olan bu barış ve hoşgörü ortamını bozmak bu ülkeye verilebilecek zararların en büyüklerinden biridir.
Bu nedenledir ki, Kanun Koyucumuz, gerek 765 sayılı TCK.nda ve gerekse 5237 sayılı (yeni) TCK.nda bu gibi girişimleri engellemeyi amaçlayan hukuksal tedbirler almıştır.
Bu tedbirlerin başında, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden eylemlerin TCK.nun 216. maddesinde suç olarak düzenlenmesidir. 765 sayılı yasanın 312. ve 175. maddelerinde ayrı ayrı düzenlenen “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “mukaddesata hakaret” suçları 5237 sayılı yasanın 216. maddesinin 1. ve 3. bentlerinde birlikte düzenlenmiştir.
Nedim Gürsel tarafından yazılan ve Doğan Kitap tarafından da basımı yapılan “TANRI’NIN KIZLARI” isimli kitapta “mukaddesata hakaret” suçu ile “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu işlenmiştir.
Şikayet konusu kitapta, Semavi Dinler, Peygamberler, Dinlerin Prensipleri, Kitapları, İbadetleri ve Allah hakkında bir kısmı yukarıda belirttiğimiz çirkin ve seviyesiz hakaretlere yer verilmiştir. Ayrıca yazarın kitapta kullandığı alaycı üslup da son derece dikkat çekicidir. Söz konusu hakaret ifadeleri ve alaycı uslup birlikte değerlendirildiğinde kitabın insanları tahrik unsuru da artmaktadır.
Kitapta özellikle İslam dininin kutsallarına ve ayrıca bizim dinimizce ve diğer tek tanrılı dinlerce kutsal sayılan değerlere pervasızca saldırılmaktadır. Bütün inananların büyük bir saygı, sevgi ve tazimle bağlı oldukları Cenab-ı Allah ve peygamberi hakkında ifade edilenler İslam dini ile bağdaşması mümkün değildir.
“Tanrı’nın Kızları” isimli kitaptaki çirkin ifadeler toplumumuzda inanç çatışması oluşturacak, farklı görüş ve inançtaki kişilerin birbirlerine karşı hislerinin değişmesine sebep olacak, husumetleri tetikleyecek, dini hoşgörüyü yok edecek, kamplaşma yaratacak, inananla inanmayanı karşı karşıya getirecek, tahrik edip çatışmaya sevk edecek ve KAMU BARIŞINI TEHLİKEYE SOKACAK özellikler taşımaktadır.
Yazar bir gazeteye verdiği demeçte aslında işlediği suçu tevilli olarak ikrar da etmiş ve böyle bir kitap yazmayı “zor ve tehlikeli” olarak ifade etmiştir. Dahası kitabının Kuran’a ve dini kaynaklara uygun olduğunu da iddia ederek bir nevi suçunu örtbas etmeye çalışmıştır. Oysa, yazarın kitabının dinen uygun olduğu iddiasının gerçek olmadığı yukarıda yaptığımız alıntılardan da çok net anlaşılmakta, üstelik yazarın bu sözleri insanları dinen daha çok rencide ve tahrik etmektedir.
A. DİNE HAKARET FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ
Fikir Özgürlüğü, kamu düzenini ve toplumsal barışı tehdit eden yayınlar yapma özgürlüğü değildir. Düşünce özgürlüğü ve ifade özgürlüğü kutsaldır, ancak ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Eleştiri ayrı şeydir hakaret ayrı şeydir. Birbaşkasının inanç ve düşüncelerine saldırmak, hakaret etmek, aşağılamak hiçbir hukuk sisteminde hoş görülmez. Şikayet konusu kitap da söz konusu sınırlar fazlasıyla aşılmıştır.
Nitekim TCK.nun 216/1 ve 216/3. maddeleriyle getirilen normlar bu tür saldırıları suç olarak düzenlemiştir. Şikayet konusu kitapta söz konusu normlarla korunan hukuksal değerlere saldırılarak her iki suç da işlenmiştir.
Tüm toplumlarda din yahut inanç taşıdığı hassasiyet gereği sürekli korunması gereken kavramlar olarak görülmüşlerdir. Bunun neticesinde en ilkel toplumdan en gelişmişine kadar insanların bu konularda düşünce ve fikirlerini beyan ederken toplumu rahatsız edici kelimelerden ve ifadelerden uzak tutulması için yasalar yapılmış özel koruma tedbirleri öngörülmüştür.
Türk Hukuku da öncelikle 765 sayılı eski Ceza Kanunu 175.maddesinin 3.fıkrası ile bu doğrultuda bir düzenlemeye sahip bulunmaktaydı. Buna göre, “Allah’a ve dinlerin peygamberlerinden veya kutsal veya mezheplerden birine hakaret eden” kişinin cezalandırılması öngörülmekteydi. Söz konusu fıkra şu şekildeydi;
“Allah’a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret eden veya bir kimseyi dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden veya yasaklarından kaçınmasından dolayı kınayan veya tezyif veya tahkir eden veya alaya alan kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis ve beş bin liradan yirmibeş bin liraya kadar ağır para cezası verilir.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ise 216.maddesi ile daha genel anlamda bir düzenlemeye gitmiştir. Madde metni şu şekildedir;
(1)“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”
TCK 216. Maddesi ile korunan hukuki yarar; kamu barışı, güveni ve düzenidir. Bu düzenleme ile toplumda suç işlenmesine de sebep olabilecek tehlikeli durumların ortaya çıkmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.[1] Kanun toplumun çeşitli katmanları arasında kin ve düşmanlığı önlemek istemektedir.[2]
B. AİHM ‘NİN DİNE HAKARETİN SUÇ OLDUĞU İLE İLGİLİ EMSAL İÇTİHATLARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin istikrar kazanmış kararlarına göre dinlere hakaret hiçbir şekilde ifade özgürlüğü içinde değerlendirilemez.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki kesinleşmiş bazı kararları işbu soruşturmada aydınlatıcı etkisi olmaktadır.
1. OTTO-PREMİNGER KARARI : Avusturya’ya karşı açılan “Otto-Preminger davası; bir film yapımcısının Hıristiyan dinine ve İsa’ya hakaret içeren bölümlerin yer aldığı bir filmin yasaklanması sonrası AIHM’e yansımıştır. Merkezi Inssbruck’da bulunan film şirketinin “Das Liebeskonz” adlı yapımında İsa ve Hıristiyanlık aleyhinde bölümler yer almaktaydı. Katolik derneklerinin başvurusu sonrası film yasaklanmıştır. Daha sonra konu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na götürülmüştür. Strasbourg Mahkemesi, “DİNE HAKARETİN FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA OLMADIĞI” kararını vermek suretiyle filmi yasaklayan Avusturya makamlarını haklı bulmuştur.
2. YASAK TÜMCELER KARARI : Abdullah Rıza Ergüven’in kaleme almış olduğu “Yasak Tümceler” adlı kitap Berfin Yayınevi sahibi İ.A tarafından basılmıştır. Bunun neticesinde kitabın Allah’a ve dine hakaret içermesine dayanarak Türk Mahkemeleri tarafından yasaklanmasına karar verilmiş; ve yayınevi sahibi de 765 sayılı TCK md 175 hükümlerine istinaden “İslama Hakaret” suçundan hapis cezası verilmiştir. Bunun üzerine konu 1998 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne gelmiştir. Mahkeme yaptığı yargılama ve değerlendirme sonucunca kitabı yasaklayan Türkiye’yi haklı bulmuştur.
Mahkeme, kararında özetle kamu huzurunu ilgilendiren konularda yargı müdahalesinin demokratik toplumların bir gereği olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla AIHM md 10’un (ifade özgürlüğü) ihlal edilmediğinin altını çizmiştir. Mahkeme söz konusu kitabın İslam peygamberi hakkında rahatsız edici ve provakatif düşüncelerin yanı sıra hakaret amaçlı ifadelerin de bulunduğunu belirtmiştir.”
Mahkemeye yine yukarıda bahsetmiş olduğumuz Otto-Preminger kararına da atıf yaparak “Yasak Tümceler” kitabını yasaklayan ve yayınevi sahibini hapis cezası ile cezalandıran Türkiye’yi haklı bulurken şu gerekçelere dayanmıştır;
“Halkın büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede İslam’a yönelik sözkonusu eleştiriler beklenen sorumlulukları taşır nitelikte değildir.”
“AİHM, … ulusal yargı tarafından dine hakaret etme ve onu hor görme olarak değerlendirildiği tespitinde bulunmaktadır.”
“10. Maddenin 2. Paragrafında yer alan ifade ve düşünce özgürlüğü bazı “görev ve sorumlulukları” beraberinde getirmektedir; bunlar arasında yer alan din ve inanç özgürlüğü sözkonusu olduğunda başkalarına zarar verecek nitelikteki söylemlerden ve saygısızlık edecek davranışlardan kaçınılması gerekmektedir.”
“Mevcut durumda, bunun yanı sıra yalnızca çakışan veya şok edici, kışkırtıcı fikirler değil aynı zamanda, İslam dinindeki Peygamberin kişiliğine karşı hakaret dolu bir saldırı sözkonusudur.”
“AİHM sözkonusu müdahale ile Müslümanlar tarfından kutsal sayılan bazı hususlara yapılan saldırıların önlenmesinin amaçlandığına itibar etmektedir.”^
“AİHM ulusal yargının anılan kitabın toplatılması kararını vermediğini ve netice itibariyle verilen para cezasının öngürülen amaçlar doğrultusunda cüzi olduğunu kaydetmektedir. Bu noktada AİHS’nin 10. Maddesi ihlal edilmemiştir.”
(EK 2: AİHM’in “Yasak Tümceler” isimli kitapla ilgili kararı ve kararın basına yansımaları”)
Özetle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ DİNE HAKARET ETMEYİ KAPSAMAZ. DİNE SAYGI ÖN PLANDA TUTULMALIDIR.
Ayrıca yukarıda alıntılanan AİHM kararından da anlaşıldığı üzere ulusal mahkemenin kitap hakkında toplatma kararı vermemesi ve cüzi para cezası verilmesi AİHM tarafından eleştirilmekte ve ceza az bulunmaktadır. Suçun devamının önlenmesi için şikayet konusu kitabın toplatılması gerektiği de buradan anlaşılmaktadır.
C. BM İNSAN HAKLARI KOMİSYONU’NUN “İSLAM’A HAKARETİ YASAKLADIĞI” KARARI
Benzer şekilde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından alınan bir kararı ve bu kararın alınmasından sonra basına yansıyan bazı haberleri soruşturmaya ışık tutması açısından bahsetmekte yarar görüyorum.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 30 Mart 2007 tarihinde aldığı bir kararla İslam dinine hakaretin tüm dünyada yasaklanması çağrısında bulunulan bir kararı oy çokluğu ile kabül etmiştir.
Kararda, “İslam’ın, terörizm, şiddet ve insan hakları ihlalleriyle tanımlama girişimlerinden derin endişe duyulduğu” dile getirilmiş, ayrıca “herhangi bir dine ya da dinin mensuplarına karşı hakaret, kin, husumet gibi düşüncelerin yayılmasının yasaklanması için kararlı adımların atılması” çağrısında bulunulmuştur.
(EK 3: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun İslam’a hakareti yasakladığı kararı ve bu konuda basına yansıyan haberler)
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından alınan bu karar gerekçeleri itibariyle tam da şikayet konusu kitabı ilgilendirmektedir. Zira “Tanrı’nın Kızları” isimli kitapta dini kutsallara yöneltilen hakaretlerin yanında, özellikle İslam dini şiddet içeren din olarak lanse edilmiş, terörün, şiddetin kaynağı gibi gösterilmiştir.
Görülmektedir ki, bu konuda Konsey tarafından alınan karar da şikayet konusu kitapta suç işlendiğini teyit etmektedir. Bu bakımdan işbu soruşturmada dikkate alınmasını saygılarımla talep ederim.
D. DİNE HAKARETİN DÜNYA’DAKİ KAMU BARIŞINI BOZUCU YANSIMALARI
Allah’a, peygamberlerine ve dince kutsal değerlere eleştiri sınırlarını aşarak yapılan saldırıların dünyada ne büyük acılara neden olduğu herkesin malumudur. Buna en güzel örnek Danimarka’da bir gazetede yayınlanan Hz.Muhammed ile ilgili karikatürlerdir. Hatırlanacağı üzere bu karikatürler büyük tepki doğurmuş ve bu durum Müslüman inancına sahip insanlarda infial yaratmıştır. Söz konusu karikatür aleyhinde yapılan gösterilere rağmen Danimarka Başbakan’ı Rasmussen ve Dışişleri Bakanı Per Stig Möller karikatürlerin ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek söz konusu tepkilerin yükselmesine neden olmuşlardır. Çıkan olaylar neticesinde çok sayıda Müslüman hayatını kaybetmiştir. İşte bu olaya istinaden Zonguldaklı Avukat Nedim Yüksel Danimarka Hükümeti aleyhine 10 milyon Euro’luk dava başvurusunda bulunmuştur. Söz konusu başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve işleme konmuştur.
Yine benzer şekilde bir Afrika ülkesinde bir yabancının köpeğine “Muhammed” ismi koymasıyla meydana gelen olaylar ve bunların basına yansımaları da malumdur.
(EK 4: Dine hakaret içeren yayınlar neticesinde dünyada meydana gelen olaylarla ilgili gazete haberleri)
Tüm bu hadiseler bize din gibi hassas bir konuda saygı sınırlarını aşarak hakaret ve hatta aşağılamaya varan yazıların, karikatürlerin, filmlerin (vs) toplumda infial meydana getirebileceğini yaşanan örnekleriyle göstermiştir. Bu tip hukukdışı hareketler kamu barışını bozucu, inananla inanmayan arasında kamplaşma meydana getirici son derece tehlikeli hareketlerdir. Yasalarımıza göre kanun koyucu bu hususa önemle dikkat çekerek TCK 216 maddeyi hüküm olarak yasalarımıza ilave etmiştir.
Şikayet konusu kitabın da TCK 216 madde kapsamında olduğu, işbu dilekçede bir kısmı verilen kitaptan yapılan alıntılara bakıldığında hemen görülecektir.
E. EMSAL KİTAPLAR HAKKINDA AÇILAN CEZA DAVALARI
Son olarak ifade etmek isterim ki çok benzer nitelikte olan “Tanrı Yanılgısı” adlı kitabın yayıncısı hakkında Şişli 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2007/156 E; yine “Tanrının Doğumgünü” adlı kitabın yazarı hakkında da Şişli 2.Asliye Ceza Mahkemesinde 2007/154 E ile TCK md 216/1 ve 216/3 suçlarına istinaden ceza davaları açılmıştır.
Bu kitaplar ile şikayet konusu olan “Tanrı’nın Kızları” kitabı çok benzerlik göstermektedir. O kitaplar da Allah, peygamber ve dinen kutsal sayılan değerler hakkında eleştiri sınırlarını aşan hakaretler yeralmaktadır. Yapılan şikayetler üzerine Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının bu kitaplarla ilgili soruşturma neticesinde almış olduğu resmi bilirkişi raporlarını ve savcılık tarafından düzenlenen iddianameleri emsal teşkil etmesi bakımından dikkate alınmasını talep ederim.
(EK 5: Benzer kitaplarla ilgili açılan ceza dava dosyalarında bulunan bilirkişi raporları ve iddianameler)
SONUÇ VE TALEP:
“Tanrı’nın Kızları” isimli kitapta fikir özgürlüğü yahut eleştiri ile açıklanamayacak derecede; Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed, kitabımız Kuran’ı Kerim, diğer peygamberlerden bazıları ve dinimizce kutsal sayılan diğer değerlere karşı öfke veya alaycı bir üslupla hakaretlerde bulunulmuştur.
Bir bölümü aşağıdaki gibi olan;
Allah için “başka işi yok mu”, “iş iddiaya binerse tehditler savuruyor”, “yarışta üste çıkmaya çalışıyor”, “nasıl olur da bir kitap yazar, ayet indirir”, “Allah’ın birliği hikayesi”, “Allah’ın kızları vardı”, “Allah’ı alaya alan, O’nunla laubaliliğin sınırlarını zorlamak istiyordu” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Peygamberimiz Hz. Muhammed için “adam olamamış”, “cin musallat olmuş, onu ele geçirip kölesi yapmış”, “Allah ile pazarlık yapmış”, “Ayşe’nin odasına damlamış, bununla yetinmemiş”, “bir gün çıldırmak üzereyken”, “kendini uçurumdan atmak üzereyken”, “onda şeytan tüyü olduğunun farkındaydı”, “nasıl da kanmıştı şeytanın iğfasına” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Kitabımız Kuran’ı Kerim hakkında, “kargacık burgacık harfleri olan”, “kuşlar ya Kuran’ı açar açmaz doldururlarsa odayı” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Müslümanlar için, “yağmacılar” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Tüm tek tanrılı dine inanan insanlarca büyük sevgi ve saygı gösterilen Hz. İbrahim hakkında, “donsuz”, “bir çocuk peydahlayamamıştı”, “İbrahim fazla ileri gitmeye başladı”, “İbrahim’in soyundan gelenlerden başka ne bekleyebilirdim ki”, “boş ver sen şimdi İbrahim’i, gel bakayım Muhammed’e” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Peygamberimizin hanımı Hz. Ayşe hakkında, “küçük Ayşe az çorap örmedi Muhammed’in başına”, “Ayşe bu, ağzı çuval değil ki dikesin, hayrola demiş eşine bir gün daha bekleyemedin mi” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Peygamberimizin hanımı Hz. Hatice hakkında, “kendisinden on beş yaş küçük bir delikanlıyı elde etti” gibi hakaretamiz ifadeler kullanılarak,
Ayrıca huri, kader gibi dini kavramlar hakkında da, “çırılçıplak uzanmış Allah’ın sevgilileri”, “uryan yatan huriler”, “kahpe felek” gibi hakaretamiz kelimeler kullanılarak,
AÇIKÇA HUKUKA AYKIRI BİR ŞEKİLDE SALDIRIDA BULUNULMUŞTUR.
AİHM’nin yukarıda emsal olarak verdiğimiz kararda görüldüğü gibi “Halkın büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede İslam’a yönelik sözkonusu eleştiriler beklenen sorumlulukları taşır nitelikte değildir.” kıstası işbu soruşturma konusu olan kitap için de fazlasıyla geçerlidir.
Tüm bu sebeplerden dolayı şikayet konusu “Tanrı’nın Kızları” kitabının; kitaptan bir bölümünü alıntı olarak verdiğiniz hakaret cümleleri, emsal AİHM kararları, emsal başka kitaplar üzerine açılan ceza davalarının bilirkişi raporları ve iddianameleri dikkate alınarak DAĞITIMININ YASAKLANMASINI, hakkında TOPLATILMA KARARI VERİLMESİNİ ve inanan insanları rencide eden, toplumsal barışı bozup insanlar arasında kin ve düşmanlık tohumları eken bu kitabın yazarının da TCK 216/1 ve TCK 216/3 kapsamında cezalandırılmasını saygılarımla talep ederim. 25.04.2008
Ali Emre Bukağılı